Hiç kimsenin hikayesi, olmadığı gibi görünmemeli.
Hiçbir şekilde, hatta 2015 Gio En İyi Roman Ödülünü kazanmış
olmasına rağmen okuma listemde olmayan İskit’i değerli büyüğüm Mehmet
Mollaosmanoğlu’nun tavsiyesi üzerine okudum. Yalan yok ilk 100-150 sayfa
boyunca okuduğuma okuyacağıma pişman oldum, Taviye edene de birinci seçene de
hayret ettim. Lakin işin aslı öyle değilmiş.
Romanın bence en iyi yanı milattan önceki Türk (ya da
Türklükle ilişkilendirilen) kavimleri konu alması. Yaşayışları, örf ve adetleri
üzerinde detaylıca bir inceleme yapılmış. Doğru tahmin ediyorsam ünlü tarihçi
Heredot’un kitaplarından faydalanılmış. Oba yaşantısı, bozkır savaş taktikleri,
komşu kavimler, hatta hiçbir Türkçe kaynakta bulunmayan Androphagi’ler,
Oir-pata’lar çok iyi işlenmiş.
deneme
İskit’lerin Uti boyuna mensup hikayeci Od, hayatını akranları
gibi öldürmeye, avlanmaya değil de hikaye dinlemeye ve anlatmaya adamıştır. Ancak
bir gece kabilesi Sarmat’ların saldırısına uğrar. Korkaklığı ile canını
kurtaran Od, yine bir İskit kabilesi olan Passian’ların yanına sığınır. Ancak Passian’lar,
avlanmayı, dövüşmeyi, öldürmeyi bilmeyen, işe yaramaz hikayeler anlatmaktan
başka hiçbir zanaati olmayan bu miskin adamı hiç de hoş karşılamayacaklardır.
Od içindeki hikayeciyi doyurmak için İskit yanını uyandırmak zorundadır. Kitap
boyunca düzene uymakla, doğasına uymak arasında seçim yapmak zorunda kalan Od’un
ikilemlerini görüyoruz. Kitap boyu gerçek ile yalanın, et ile hikayenin kavgası
sürüp gidiyor.
Yukarıda da dediğim gibi kitabın başlangıç kısmı benim
açımdan sıkıcıydı. Mollaosmanoğlu’nun tabiriyle bol betimlemeli, benim
tabirimle bol virgüllü, bol sıfat tamlamalı anlatım, okuma şevkini azaltıyor. Ancak
daha sonra Karate Kid kıvamındaki talim süreci ve sonrasında gelen maceralar
keyfinizi arttırıyor. Hele ki son bölümün konuya bağlanışı enfesti.
Kitapla ilgili bir uyarım var. Mümkünse vejetaryenler, hatta
midesi biraz hassas olanlar bile okumasın. Zira kitap boyunca et, çiğnemek, et,
kaynayan et, fokurdayan ilikler, sıyrılan kaburgalar, yay
yapılan bağırsaklar, et, et, et gırla gidiyor. Ben ki çiğ ete bile ağzım sulanır;
benim bile midemin ağzıma geldiği yerler oldu, haberiniz olsun.
Savaşçılar ise, sadece Şimdi’ye bakardı. Onlar, olmuş veya olacak olaylarla değil, o an olmakta olan olaylar ile ilgilenirlerdi. Yaşanan anlara dikkat kesilirdi onlar; tepkileri anlık gelişirdi. Ondandı ki Opea, yaşadığı azap ve işkence dolu günleri unutacaktı. Yeni anlar gelecekti önüne. Geçmişe fazla kafa yormayacaktı. Hikayeci değildi çünkü o. Tarihçi değildi. Yalanlar veya yaşanıp yalan olmuş hayalleri düşünüp hatırlamayacaktı. Savaşçı idi çünkü.
Kitabın kapağında bir İskit savaşçı, kitapta ayrıntıları ile
okuyacağınız “Ayrılık Atışı” yaparken resmedilmiş. Resmin altında klas bir yazı
karakteri ile İskit yazılmış. Arka kapak yazılarının tamamının büyük harfle ve
nu adar büyük fontla yazılmasını beğenmedim. Bir de yayınevinin logosu kapağın
zemin renginde kaybolmuş.
Temelde sevmediğim bir anlatım tekniği ile yazılmış olsa da
sonlara doğru akıcı, köklerimiz hakkında bilgilendirici ve evet, bence kaliteli
bir kitap. Kim bilir, belki asıl sorunum yeterince yerli yazar oku(ya)mamaktır. Belki
de Türk Edebiyatı bol virgülle yazılan bir anlatıma sahiptir ve ben buna alışık
değilimdir.
Ø Orijinal Adı: İskit
Ø Yayın tarihi: Şubat 2014 (İlk Baskı)
Ø Yazar: Murat Başekim
Ø Ebat: 13 x 21 cm
Ø Sayfa: 366
Ø ISBN: 9786055002039
Ø Goodreads Puanı: 4.06
0 Yorumlar
Yorumlarınız bizim için önemli...