Kıyamet Tarikatı - Ümit İhsan

kitap özeti, satanizm, yorumu, pdf
Belki de birini çok sevdiğini göstermenin başka bir yolu da onun gidişini kabullenmekti. Onu o kadar çok sevmiştim ki, gidişinin önünde durmadım. Yalnızca kabul ettim terk edildiğimi ve kendi yalnızlığımın içine geri döndüm.
              
   


 Ümit İhsan’la tanışmam, çok zaman önce okuduğum 6 Üstü Hikaye isimli kitapla olmuştu. İçinde altı hikayeyi barındıran kitapta en beğendiğim hikaye, Ümit İhsan’ın yazdığı “Kıyamet Tarikatı” isimli hikayeydi. O zaman, "keşke hikaye değil, roman olsaydı" şeklindeki yorumumun ardından, yazarın "çok yakında kitabı çıkacak" mesajı gelmişti. O gün bugün çıkmasını bekliyorduk. En nihayetinde fuara yetişti, hem sanal ortamdan tanıştığım yazarla el sıkışma hem de imzalı kitap alma fırsatım oldu. İşte, Kayıp Ruhlar Serisi’nin ilk kitabı Kıyamet Tarikatı.

Dediğim gibi kitabın demosu 6 Üstü Hikaye’de mevcut. Ancak kısa bir özet geçmek gerekirse, isimden ve arka kapak yazısından da çıkarımda bulunabileceğiniz gibi şeytanla işbirliği yapan bir tarikat ile tarikatın işledikleri cinayetleri çözmeye, katilleri yakalamaya çalışan cinayet masası üzerinde dönen bir hikayemiz var. Bu arada kitap her ne kadar üçleme olarak planlanmışsa da, ilk kitap itibari ile havada kalan bir durum yok. Macera başladığı gibi nihayete eriyor. 

İstanbul Cinayet Büro’nun başarılı baş komiseri Ferhat Yaman’ın başı ölülerle derttedir. O gün hangi cinayet mahallini incelese, maktul geceleri rüyalarına girmekte, Terk Edilmiş Vücutlar Alemi’nde huzura ermek için ondan yardım istemektedir. Kabuslarla dolu hayatını bir de başarısız bir evlilikle süsleyen Ferhat, çareyi mesleğine sığınmakta bulmuştur. Ferhat ve yardımcısı Tugay, bir otel odasında intihar süsü verilmiş bir cinayetin ardından, bugüne kadar hiç karşılaşmadıkları bir tezgahın içine düşerler.  

Başlarda oldukça ağır ve boğucu bir anlatıma sahip olan kitap, dokuzuncu bölüm itibari ile hızlanmaya başlıyor. Bu noktaya kadar karakterin iç dünyasına yoğunlaşan kitap, asıl olaya yöneliyor.  (Bu arada Allah Zeynep’in ocağına ateşler salsın. Kitabı da, komiserim Ferhat’ı mı da ziyan etti. Hatta onun yüzünden, en iyi yardımcı karakter adayı Tugay bile fırça yedi.) Yükselen aksiyonla birlikte doğallaşan anlatım sayesinde kitap sizi sarmayı başarıyor. Dozunda verilen ansiklopedik bilgiler, yerinde ve layıkıyla edilen usturuplu küfürler, yazarın dilindeki doğallık ve sadelik son derece başarılı. Küfür ve bir takım fiillerin kullanımı ile içimde Edirne ve Eskişehir ağızlarının benzer olduğu hissi uyandı. Ayrıca benzer fantastik kurgular sadece kitabın kahramanları içinde dönerken, Kıyamet Tarikatının tüm İstanbulluların şahit olduğu doğa üstü bir olay içermesi ile de ayrıca takdire şayan. Sadece final sahnesinin ardından bir gün yada bir kaç zaman sonrasında karakterlerin ferahladığı, devam kitabının başlangıcının nasıl olacağına dair okuru düşüncelere sevk eden kısa bir bölüm daha ilave edilse nasıl olurdu diye düşünüyorum. 


kitap yorumu, özeti, pdf, satanizm

Tüm bunlara  rağmen, Kıyamet Tarikatı'nın ilk dokuz bölümünde aşırı sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Öyle ki  yorumlamak bir tarafa, yarım bırakacak hale geldim. Ferhat Komiserin aşk acısı, psikolojik travmaları, olay tahlilleri, irdelemeleri yeminle beni canımdan bezdirdi. Tüm bunlara bir de yazarın anlatımı kuvvetlendirmek için başvurduğu devrik cümleler, şiirsel tasvirler eklenince çıldıracak gibi oldum. Misal, karakterlerin sevişmesi üç sayfa sürdü ama bir kere "meme" kelimesi bile geçmedi. Yanlış anlaşılmasın kötü demiyorum. Ama kitap, ismi, kapağı, arka kapak ve tanıtım yazısı ile tamamen genç okur kitlesine hitap eden, aksiyon dozu yüksek, kafa dağıtmak için okunacak, insanı rahatlatacak bir kitap imajı veriyor. Oysa bir bakıyorsun, ilk dokuz bölüm Dostoyevski… Şimdi ben korsandan oyun havaları cdsi istesem, içinden “Beethoven Karışık” çıksa, “Yaşasın, oyun havası diye aldım meğerse Beethoven'miş” der miyim, demem. Bu da onun gibi bir şey. 

Aklıma gelmişken 37. sayfadaki cümleyi, yukarıda kendi yorumumla alıntıladım. Haddim değil ama son okuyanlardan biri ben olsam, bu şekilde önerirdim. Bakalım Ümit beğenecek mi? Merak edenler için yukarıdaki alıntının kitaptaki asıl hali şöyle; "Belki de birini çok sevmenin bir başka şekli onun gidişini kabullenmek, onu o kadar çok sevmiştim ki, gidişinin önünde durmadım, yalnızca kabul ettim terk edildiğimi kendi yalnızlığımın içine geri döndüm" (Bu arada noktalama işareti kullanımı da aslındaki gibi. O konuya aşağıda zaten değineceğim)

Kitap Postiga Yayınlarından çıkmış. Kapağı çok beğendiğimi bizzat yazara da söylemiştim. Yine söylüyorum. Tek kelime ile süper. Ayrıca yerli kapak tasarımlarda pek görülmeyen, ön kapaktan arka kapağa doğru devam eden ana tema ile nadide. Bunun yanı sıra, kapağın içe katlanan kulakçıkları ve kendinden müteşekkil ayraç ilavesi ile çok şık. Ancak aynı şeyi editorya için söyleyemeyeceğim, imla ve yazım yanlışları ile yerlerde sürünüyor. Editörün virgül kullanımındaki cimriliği bir tarafa, “telaş” yerine “talaş” kullanımında ısrarı korkunç.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, kitabın sunumunun hedeflediği kitle ile yazarın ilk dokuz, on bölümde hitap ettiği kitle arasındaki uyumsuzluk sorun çıkarmazsa önü açık bir kitap. Kendi adıma devam kitaplarını merakla beklemekteyim. Yine de, yazarın daha önce okuduğum ve hayran kaldığım “Ben Melek” isimli kitabındaki tadı bulamadım. Belki de o kitaptaki tadı başka bir kitapta bulmanın imkânsızlığındandır; bilemem. 


                       Kitabın Künyesi


  • Yazar: Ümit İhsan Yaşar Şengür
  • Ebat: 14 x 21 cm
  • Sayfa: 384
  • ISBN: 9786058410350
  • Yayın tarihi: Ekim 2015
  • Goodreads Puanı: 












Yorum Gönder

0 Yorumlar