Amerikan Tanrıları - Neil Gaiman


Tanrı size bir beceri ya da bir yetenek verdiğinde, onu mümkün olduğunca iyi kullanmak görevinizdir.


Sonunda... Tek satır paylaşmadan geçen iki ayın ardından yeni bir yorum ile buradayım. Sanki nasıl yazılacağını unutmuşum. İki aydan beri bitirmeye çalıştığım bu kitap ancak bitti. Yaz gezmeleri ve karmakarışık siyasi gündemin yanı sıra Ilgın'ın uyumak için beni yanında istemesi ve her seferinde onu kitap okuyarak uyutmaya çalışırken uyuya kalmam en büyük etkenler. Yeri gelmişken “Küçük Kurabiye Adam”ın boğazını sıkmak istiyorum. Bir masal kahramanı bu kadar mı itici olur. (Ayrıca sesimi duyan birileri varsa, çocuk kitaplarındaki çeviri hataları ve baştan savmalıklar hakkında bir çalışma yapmak istiyorum. Bu blog yeri değil sanki. Lütfen beyler, çocuklar aptal değil. Onlar için yapılan işlere değer verin.)

Kitaba dönelim. Gerçekten uzun, konu itibari ile ağır, yazarın üslubu nedeni ile konsantre olmayı gerektiren bir kitap. Ne yalan söyleyeyim hiç bitmeyecek sandım.

Neil Gaiman'ı oldum olası severim. Amerikan Tanrıları da uzun süreden beri listemde olan ve okumayı istediğim bir kitaptı. En sonunda “10. Yıl Edisyonu” nun basıldığını görünce daha fazla beklemenin bir anlamı olmadığına karar verdim ve aldım. Hard cover kapağı ve boyutları ile bildiğin “tuğla edisyon” bir baskı. Daha karşıdan baktığınızda kitap size “Ben önemliyim, beni mutlaka okumalısın” diye sesleniyor.

Amerikan Tanrıları, genel olarak yazarın çoğu zaman kullandığı, kendine has ve tabiri caizse “gözünüzde canlandırmakta zorlanacağınız” türden tasvirlerle bezeli. Kitaba başlayalı bir kaç sayfa olmuşken, daha önsöz diyebileceğimiz bölümlerden birinde “Dahası, söylemeye bile gerek yok ama bu öyküde adı geçen tüm insanlar, canlılar, ölüler veya bunların dışında kalan her şey hayalidir ve kurgusal bağlamda kullanılmıştır. Yalnızca tanrılar gerçektir.” diyerek sizi bambaşka bir dünyaya sokmayı başarıyor.

Boktan şeyin deposunu, eyalet on altı yaş kadınlar üç yüz metre koşusu ikincisinin memleketi olan bir kasabada doldurdu ve arabayı bir arada tutan tek şeyin kir olmadığını umarak, yakıt istasyonunun araba yıkama makinesinden geçirdi; temizlendikten sonra arabanın -mantığa bütünü ile aykırı olsa da – beyaz olduğunu ve pek de paslanmış görünmediğini keşfederek şaşırdı.

Biraz düşünüce, kitabın konusu bir kaç cümle ile özetlemek çok zor. En azından benim yazarak anlatma kabiliyetim buna yeterli gelemeyebilir. Bir sohbet ortamında el kol hareketleri ile daha kolay anlatabilirim sanırım. Yine de denemek benim işim. Yüzyıllar boyunca insanlar Amerika'ya göç ederken zihinlerinde, düşlerinde, inanışlarında, örf ve adetlerinde ya da bir şekilde yanlarında, doğdukları yerdeki tanrıları ve diğer yaratıkları da getirmişlerdir. Kim bunlar derseniz, Horus, Osiris, Odin, Paskalya başta olmak üzere inler, cinler, elfler, leprikonlar ve aklınıza gelebilecek bütün Avrupa, Afrika, Mısır ve İskandinav tanrıları ve mitlerindeki efsanevi yaratıklar... Sadece nedendir bilmem Yunan Mitolojisi eksik bırakılmış. Ama eminim geçerli bir sebebi vardır. Neyse, işbu tanrılar ve yaratıklar yüzyıllar boyunca kendilerine inananların sundukları adaklar, hediyeler ve yaptıkları ibadet ve ayinler sayesinde hayatta kalmayı başarmışlardır. Ancak yenilenen dünyanın yeni tanrıları (AVM'ler, tv şovları, internet, cep telefonları, teknolojik diğer aletler, fast food zincirleri gibi) geldiğinden beri unutulmaya yüz tutmuşlardır ve yok olmak üzerelerdir. Dahası yeni tanrılar eskilerinin ölmesini istemektedirler. Tüm bu hengâmenin ortasına tesadüfen düşen ve sıradan bir insan olan Gölge, Odin'in yeryüzü suretlerinden olan ve tüm eski tanrıları son bir ölüm kalım savaşı için bir araya getirmek amacı ile Amerika'yı dolaşan Çarşamba'nın yanında şoför olarak işe başlar. (Bundan sonrası anlatılacak gibi değil)
kitap yorumu, özeti 
Daha öncede söylemiştim,  bu adamı okurken aldığım keyif, doğrudan küçüklüğümde babaannemin kömürlüğünde eskiliklerin arasında bulduğum bir ansiklopedi ya da sayfaları tamamen yok olmamış bir çizgi romanı okumakla eşdeğer. Kendimi direk vişne ağaçlarının gölgesine sığınmış, dünyanın tüm kargaşasından uzak, küçük bir çocuk gibi hissediyorum. Ancak yine de belirtmeliyim ki yazarın uyuşturucu bağımlısı olduğundan ciddi ciddi şüpheleniyorum. Kriz anında gördüğü halüsinasyonları nasıl kâğıda döküyor bilmiyorum ama yan taraftaki resimde okuyacağınız tasvirleri kafası temiz bir adamın yapması pek mümkün görünmüyor.

Şaka bir tarafa, bakış açısına, yaratıcılığına, Amerikan mitleri üzerinde yaptığı korkunç araştırmaya (yukarıda da dediğim gibi Yunan Tanrılarına yer vermemesinin kesinlikle haklı bir gerekçesi vardır) hayran kalmamak elde değil. Bazen haddinden fazla uçuk betimlemeler yapsa da kitap her yeri ile bir zeka gösterisi. Bu adam eğer uyuşturucu bağımlısı değilse, kesinlikle bir uzaylı. Zira bu gezegende yaşayan sıradan bir homo sapiensin, bir kadının göğüsleri için böyle eşsiz bir güzelleme yapmasının imkanı yok. Gençler, romantik serseriler, bu cümleyi lütfen bir yere not alın, pişman olmayacaksınız. “...hem de ne kızdı, göğüsleri kaymak rengi ve çilli, uçları öğleden önce bardaktan boşanırca yağmur yağacak ve akşam yemeğine kadar yine muhteşem olacak günlerin şafağındaki zengin kızılımsı pembe renkte...” Bu nedir, bu nasıl bir iltifat, o nasıl bir göğüstür.

Birkaç yerde, kitap belki biraz daha kısa olabilirdi dediğim oldu. Ama kesinlikle tam bitmesi gerektiği gibi bitmiş. Kitabın sonuna uzun, ama çok uzun bir teşekkür metni, (bu arada bu adamın editörlerine teşekkür şekli, nedeni Türk yazarlar ve yayıncılar tarafından derinlemesine incelenmeli, yol haritası olarak örnek alınmalı.) önceki baskılardan çıkarılmış bir bölüm (ben okumadım), yazar ile yapılmış bir söyleşi ve kitabın fanlarından biri tarafından hazırlanmış, kitapta adı geçen insan, canlı, cansız, yaratık, tanrı tüm karakterlerin tanıtıldığı bir sözlük var.

Yahudilere, duşlara girerken kimlik numaralarını unutmamalarını öğütlüyor; çok kişi, diyor onlara, numaralarını unutuyor ve duştan çıktıklarında yanlış giysileri alıyor. Bu, Yahudileri yatıştırıyor. Duştan çıktıktan sonra yaşam olacak, diye temin ediyorlar kendilerini.

İthaki kesinlikle “10. Yıl Özel Edisyonu” olmayı hak eden bir iş çıkarmış. Bu sayede kendileri ile Adalet nedeni ile oluşan buzlar eridi gitti. Çeviri ve editorya güzel. Sanırım sadece teşekkür metninde bir yerde bir tane kelime hatası gördüm. Bir de yukarıdaki alıntıda geçen "temin etmek" kelimesine takıldım. doğru kullanım olduğundan emin değilim. Bunun dışında her seferinde kitabın başında yazar hakkındaki kısımda geçen “Hala 1.80 boyundadır ve siyah t-shirtler giymektedir.” kısmına takılıyorum. “Bugün de kısalmadım anne” gibisinden bir mesaj mı verilmek isteniyor bilmiyorum. İngilizce bir kelime oyunu olabilir belki ama kesinlikle komik değil.

Kitap başta da dediğim gibi hard cover ve şömiz kaplama. Şömiz kaplamayı sevmiyorum. Okurken, çıkıyor, kayıyor, katlanıp buruşuyor, belki bir daha sefere şömizi tamamen çıkarıp kitap bittikten sonra geri takmalıyım. Kapak tasarımı güzel olmuş. Yazılarda kullanılan kırmızı ve mavinin tonlarını beğendim. Üzerine yıldırım düşen ve tahminim doğruysa dişbudak ağacı olması gereken ağaç figürü kitabın özüne güzel bir gönderme olmuş.

kitap yorumu, özetArka kapakta ise kitap ve yazar için düzülmüş bir sürü methiye var. “Mutlaka okumalısınız, çünkü ben okudum.” tadında hepsi. Neil Gaiman için bile olsa gerçekçi ya da en azından samimi gelmiyor. (Kendime not: Ola ki bir gün yazar olursan bunu yapma, yaptırma. Kendine has bir fikrin var, uygulanması için diret.)

Mutlaka beğeneceksiniz demiyorum ama sadece kurgusu ve dolayısıyla ufkunuza bambaşka bir boyut açması için bile okunmalı. Beğenip beğenmemeniz önemli değil. Çakralarınızda muhakkak bir açılma meydana gelecek. Kendi adıma çok daha önce okumak isterdim.




                                                                            Kitabın Künyesi
Ø  Orijinal Adı: American Gods
Ø  Yayın tarihi: Nisan 2015 (2. Baskı)
Ø  Yazar: Neil Gaiman 
Ø  İngilizce'den Çeviri: Niran Elçi 
Ø  Ebat: 13,5 x 21 cm
Ø  Sayfa: 712
Ø  ISBN: 6053755005
Ø  Goodreads Puanı: 4.10

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Ama çok gecikmiş bir okuma olmuş şimdi bu :)

    ‘Amerikan Tanrıları’nın bambaşka bir rayihası var benim için. Herhalde Alfa dönemi Thor hikayelerinin küçücük hayatımda kapladığı o kocaman yer nedeniyle, bu roman hayatımın çizgiden ibaret kısmıyla dirsek temasında. Karşılaştığımız her yeni şeyde kendimizle benzeşim arayan o tarafımız var ya, işte o taraf ben bu kitaptan fazlasıyla tatmin oluyor.

    İkinci okumamda Conan’a uzanan bir yola çıkarmıştı beni:

    Neil Gaiman, Amerikan Tanrıları, Conan...

    YanıtlaSil

Yorumlarınız bizim için önemli...