İstanbul'un Halleri - Aziz Nesin

1972’de kurulan Nesin Vakfı, ortalama 40 çocuğu ve 20 çalışanıyla, gönüllüleri de sayarsak 70 kişilik cıvıl cıvıl bir ailedir. Vakfın ana binası Çatalca’da 15 dönümlük yemyeşil bir bahçe içindedir. Her çocuğun ayrı bir odası vardır. İlk ve orta eğitimdeki çocuklarımız Çatalca’daki devlet okullarında okurlar. Yükseköğrenimdeki gençlerimiz, bulundukları kentlerde, varsa Nesin Vakfı’nın evlerinde, yoksa kiralanan bir evde ya da yurtlarda kalırlar.
 İlkokul çağına girmeden vakfa giren çocuklar bir meslek edininceye, daha doğrusu kendi ayakları üzerinde duruncaya değin, vakfın koruması altındadır.
 Nesin Vakfı’nda neredeyse yok yoktur. Yürmi beş bin kitaplık kütüphanesi, tiyatro salonu, yüzme havuzu, spor ve oyun alanları, seramik atölyesi, müzesi, bilgisayar odası, hayvanları (inek, koyun, keçi, tavuk, güvercin, tavşan, hindi, ördek, tavuskuşu…) çeşit çeşit meyve ağaçları, sebze bahçeleri, marangozhanesi… Ve elbette Aziz Nesin her zaman bizimle birliktedir. Nesin Vakfı’nın gelirleri, Aziz Nesin’in yapıtlarının telif haklarından, Nesin Vakfı’nın kiralarından ve bağışlardan oluşmaktadır.”                                                                                                                                             -Arka Kapaktan-


Ayıptır söylemesi üstadın okuduğum ilk kitabı. Başlangıcı öykü kitabı ile yapmak varmış, varsın olsun. İstanbul ile ilgili güler misin, ağlar mısın tadında öyküler paylaşmış İstanbul’un Halleri’nde. Memleketten, daha doğrusu İstanbul’dan insan manzaraları. Uyanığıyla, çakalı, fukara memuru ile eski Türk filmlerinde sıkça hicvedilen yaşamlardan bahsedilmiş. En çok “Bizim Hemşeriler isimli öyküye bayıldım. Öykünün tam dijital halini bulamadım ama senaryo versiyonu şu linkte var. Dileyen açıp okuyabilir. Öykünün temasını, kimin yazdığı tam olarak belli olmayan (Tevfik Fikret olabilir diyorlar), çok özür dilerim biraz müstehcen olan şu şiir, harika bir şekilde özetliyor.

İnsanoğulu tuhaftır
Her bir lafı kaldırmaz
İbne dersin kızar da
Sikersin aldırmaz…


“Senin bu çare dediğin şey, aktar Faik Efendi’de olsa, ver elli dirhem dersin… Çare nerde?”

Espri anlayışı, ince görmeler, incecik göndermeler bence harika. Nerdeyse her satırda laf sokma sanatının güzel bir örneği var. Ancak hikayelerin özü incelendiğinde dikkatimi çeken önemli bir şey var. Seçme bir kitap olduğu için eserleri arasında yer almıyor, dolayısıyla hangi yıllardan bahsettiği belli değil. Ancak öykülerde 60’lar ve 80’lerin ilk yıllarının hicvedildiğini düşünüyorum. Hani hep bahsederiz ya yozlaştık, gelişen teknoloji ile birlikte ahlakımız bozuldu, insanlık öldü, arsızlık, hayasızlık arttı diye. Alakası yok. Öykülerden de anlaşılacağı üzere taa o yıllarda bile devrin imkanları dahilinde her türlü yozlaşma mevcutmuş. Kendince arkadaşlık siteleri, hatta çöpçatan programları bile varmış. Teknoloji sadece metotlarımızı değiştirmiş.
 
Her öykü son derece doğal, son derece gerçekçi. Hepsini çok beğendim ama en çok, en sondaki “Dolmuşun Kapısı” isimli öyküye güldüm.


Nesin Yayınları tarafından basılan kitabın hemen isminin altında yukarı da da dediğim gibi “Seçilmiş Öyküler” yazıyor. Kapak resmi olarak benzerleri ile sıkça karşılaşılan, suya yansıyan bir İstanbul silueti seçilmiş. Zaten başka bir şey olması da beklenemezdi. Arka kapakta yukarıda da paylaştığım Nesin Vakfı hakkında verilen bilgiler ve oyuncak bir traktöre binmiş, iki küçük çocukla oynayan bir adamın resmi var. Yazım yanlışı olmamakla birlikte yazım yanlışı olarak kabul edilmemesi için kitabın en arkasında yazarın kendine has kelime kullanımlarından örnekler verilmiş. Kitaplığıma nereden ve nasıl geldi bilmiyorum ama iyi ki gelmiş diyebilirim. Siz de denk gelirse bu kitaba birkaç saatinizi ayırın. Pişman olmayacaksınız. 

Kitabının özeti, kitabı nasıl, iyi midir, okumalı mıyım, tavsiye, öneri, indir, konusu ne, kim yazmış çok satanlar mutlaka oku kim yazdı kitap roman aziz nesin, İstanbul, istanbulun halleri, pdf oku, pdf indir


Yorum Gönder

0 Yorumlar