6 Üstü Hikaye

"Altının altıncısıydı o. Neydi tüm bu yaşadıkları Tanrı aşkına? Bir düş müydü zihninin kuytularında yıllardır gerçekleşmeyi bekleyen, yoksa bir demet korku muydu kalbinde sinsice kök salmış olan? Otuz adım saydı kuzeye doğru. Sonra elindeki küreği hoyratça salladı toprağın yüzeyine. Güneş tam tepesinde parlıyordu. Her vuruşunda kürekten bir çığlık sesi yükseldi havaya. Çın, çın, çın... Bu sesle daha bir kuvvetle aşka geldi adam, imana geldi, heyecana kapıldı ve biraz da korkuya düştü belki. altı kürek dolusu toprak attıktan sonra alnından süzülen terleri bileğinin tersiyle sildi Birkaç dakika sonra küreği yeniden toprağa vurduğunda tok bir ses çıktı yüzeyden. beklediği ses buydu işte! Küreği elinden fırlattığı gibi elleriyle kazmaya başladı. durmaksızın eşeliyordu toprağı. Sayılı bir kaç dakika sonra düşleri gerçek olacaktı. Derin bir nefes alıp verdi.
İşte oradaydı, tam karşısında duruyordu..."

Mehmet Mollaosmanoğlu'nun okumadığım kitabı var mı diye aranırken karşılaştım bu kitapla. Altı ayrı yazarın aynı giriş paragrafından yola çıkarak kendi tarzlarında altı hikaye yazmasıyla oluşturulmuş bir kitap. Normalde hikaye kitaplarını pek sevmesem de bu çıkış fikri ilginç geldi ve aldım. 

Dediğim gibi kitapta altı farklı yazar ve altı farklı hikaye var. Hepsinin başlangıcı yukarıda verdiğim paragrafla başlıyor. Ve her hikayenin kurgusunda altı sayısı vurgulanıyor. "Altı"nın önemi nedir, giriş paragrafını hazırlayan kimdir, bunlarla ilgili bir bilgi yok. Girişte her yazarın kısa özgeçmişi paylaşılmış ki; bence güzel. İzninizle yayınlama sırası ile değilde kendi beğenime göre sondan başa doğru sıralayarak hikayelerden bahsetmek istiyorum.

Mustafa Samsunlu'nun Ay Büyürken Bu Gece isimli hikayesi güzel bir konu nasıl berbat edilir dersi olarak okutulması gereken bir hikaye olmuş. Başlangıcı itibari ile birinci sıraya yerleşebilecek bir hikaye iken, Küçük Emrah, Ferdi Tayfur filmlerinden aşırılma finali ile altıncı sıraya yerleştirdim. Kurtadamdan "yavrum ben senin babanım" a nasıl geldik anlamadım. Birde çok fazla dipnot verilmiş. Hadi Ghost Rider'i, Kaptan Silver'i anlarım da Fatma Girik'in kim olduğunu dipnotla açıklamak nedir? Çok daha iyi olabilirdi, ki başlangıcıyla da bu izlenimi fazlasıyla veriyordu. 1 veriyoruz ve geçiyoruz.

Çok düşündüm, aradım bulamadım. Bir iki yere haber bıraktım, dönerlerse yazacağım. (Ekleme 27.11.2014 Bahsettiğim film İmmortel) Havada asılı duran piramidin olduğu bir film vardı. İşte Aşkın Güngör'ün Tanrılar Zaman'ı bu filmle büyük benzerlikler gösteriyor. 5. sıraya alma nedenim budur. Yanılıyorsam, özür dilerim. Gelecekte insanlar ne zaman öleceğini bilmekte ve hayatlarının kalan kısımlarını zenginlere satabilmektedirler. (bu kısım filmle alakalı değil Allah için) Ancak tanrıların dünyaya temsilciler bırakması, dünya yönetiminin bir piramidin içinden yapılması, insanların hayatının kontrol altında olması gibi öğeler filmle aynı gibi geldi bana. Tüm bunlar dışında altı'nın hikaye içinde en iyi saklandığı, ancak başlangıç paragrafı ile hiç alakası olmayan bir hikaye. 

4. sırayı Mehmet Mollaosmanoğlu'nun Bilgelik Ağacı isimli öyküsü alıyor. Aslında çok kötü bir öykü değil. Hatta başlangıç paragrafı ile en ilintili ve ana hikayenin paragrafın içinden yürüdüğü tek hikaye. Ancak çok kısa olması nedeni ile milyonlarca soru işareti barındırması ve altı kelimesinin kullanımının çığrından çıkması puan kaybına yol açtı. Pandoranın kutusuna benzer altı adet kutunun açılarak "açtırma kutuyu, söyletme kötüyü" durumu var. Karanlık kaos atmosferi güzel. 

Ece Özbaş Korkmaz'ın Kayıp isimli öyküsü kitabın en güzel, en hızlı, en akıcı, en esrarengiz, en hüzünlü öyküsü olmasına rağmen havada kalan sonu ile üçüncü sırada. Her sabah kalktığında bir uzvu görünmez olan birinin hikayesi  Kayıp. Finalde bir şey var ama hikayede geçen sanat filminin finali gibi. Aşırı sanatsal geldi sanırım anlayamadım. 

İkinci sırayı Tavuk Suyuna Çorba kitaplarından fırlamış gibi duran Şebnem Pişkin'in Bir Leyleği Kıskanmak isimli hikayesi alıyor. Her ne kadar kısa, kurgusu olmayan ve malum paragraf aksesuar olarak kullanılmış olsa da, buz gibi bir Sarıkamış kışında geçiyor olsa da,  diğer beş hikayenin tam tersine sıcacık, pırıl pırıl bir hikaye.

Ümit İhsan ve Kıyamet Tarıkatı bence kitabın en iyi hikayesi. Her ne kadar başlarda "Yolda sıkı bir kahvaltı yapsak iyi olacak" diyen Amerikan ağızlı komisere kıl kapsamda genele bakıldığında kitabın en fazla emek verilmiş hikayesi. Tarikat muhabbeti klasik ama günümüz tarihine yerleştirilmesi başarılı, hiç sırıtmıyor. Hikaye olarak kullanılarak yazık edilmiş belki de; içinde barındırdığı, cinayeti, tarihi kitapları, komiseri ve komiser yardımcısı ile hatta ve hatta hikayenin Beyoğlunda bir yerlerde geçiyor olması ile bu hikayeden üçleme çıkarabilecek bir yazar tanıyorum ben. Altı üzerinden altı vererek birinci ilan ediyorum bu hikayeyi.

Paragrafta kazılan çukurdan olsa gerek, Şebnem Pişkin'in hikayesi hariç her hikayede ölüm, ceset temaları işlenmiş. Editörlüğünü yazarlardan Ece Özbaş Korkmaz'ın yaptığı kitapta kesme işaretleri or'dan bur'dan, ner'deyiz gibi garip şekilde kullanılmış. Bunun dışında kelime hataları yok denecek kadar az.

Gelelim kitabın kapağına. Kitap kapağı, her ne kadar satış siteleri görsellerinde yukarıda da gördüğünüz gibi buruşturulmuş takvim yaprağı gibi görünse de Ilgın'ın elinde görülen kitapta böyle bir görüntü  yok. Başlığın alt ve üstündeki çizgilerde kaymalar var ve sağ köşedeki saat figürü tam daire değil. Eğer bu buruşuk bir sayfa imajı yaratmak içinse eyvallah ama renklendirme bunu vermeyince çok çirkin durmuş. İşin garibi, yemlenen tavuklu saat resmi ile arka kapak son derece güzel. Postiga'dan çıkan kitap internette 10 TL civarındayken sanırım kitapçılarda çok daha ucuza satılmakta. (Tüyapta 4 kitap 10 TL standındaydı mesela). Okumazsanız kayıp değil ama okumakta kesinlikle pişmanlık değil.





Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Son yıllarda internet yorumlarına yanıt yazmayı zaman kaybı olarak görsem de eleştirilerinizdeki samimi yanı sevmem ve sert eleştirilerinizi bile gülümseyerek okumam nedeniyle size yazmak istedim. Öncelikle teşekkürler. Okuduğunuz kitabı yorumlamaya değer bulmanız ve sözünüzü sakınmamanız yetişkin okura karşı geliştirdiğim önyargıyı bir nebze de olsa kırdı. İyi ki zaman ayırmışsınız bu değerlendirme için.

    Sondan başlayayım yanıt vermeye, kendimle ilgili konularda tabii :)

    Kapak... Haklısınız, Postiga'nın berbat bir kapak baskısıyla daha karşılaştık bu kitapta. Görsele anlam katan bütün ayrıntılar baskıda yok oldu ve taşıması gereken espriden uzak bir kapak çıktı ortaya. Ancak tasarımım tam da belirttiğiniz ve internette yer aldığı gibi buruşturulmuş kapak görüntüsünde olduğunu söylemeliyim. Beni de basım kalitesiyle hayal kırıklığına uğratsa da sevdiğim tasarımlarımdandır.

    Tanrıların Zamanı adlı öykümle film benzeşmesi... Bir başka okur da web siteme benzer bir yorum bırakmıştı. Ona verdiğim yanıtı okumanızı rica ederim, bağlantı aşağıda, buraya tekrar savunma yazısı yazmamdan daha iyi olacak bu. Sadece şunu söyleyebilirim: Tanrı şahidim ki yazdığım hiçbir kitapta şuradan şunu, buradan bunu alayım demedim, hiçbir öykümü veya romanımı bu zihniyetle oluşturmadım. Öykü ve romanlarımın yazıldığı Word dosyalarının ilk açılış ve son kayıt tarihleri de bir diğer tanığımdır ama iş mahkemeye yansırsa kullanırım bu hakkımı artık :))

    Selam ve sevgilerimle...

    Aşkın Güngör

    İlgili bağlantı: http://www.askingungor.com/site/?p=2293

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle beğendiğiniz ve cevap yazdığınız için teşekkürler. Siteye baktım. Oradaki arkadaşın da dediği gibi kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilsiniz. Nezaket gösterip, söylemeniz bence yeterli. Kaldı ki ben eleştiri yaparken, alıntıladığınızı ya da esinlendiğinizi ima etmek istememiştim. Sadece benzerlikler gösteriyor demek istedim. Ama tekrar bakınca yanlış anlaşılmaya müsait bir cümle olmuş. Bazen yazdıklarım maksadının dışına çıkabiliyor. Sanırım henüz demek istediklerimi tam olarak anlatacak kadar becerikli değilim. Kusura bakmayın.

      Kapağı sizin tasarladığınızdan haberim yoktu. Sayenizde kapaktaki sıkıntıyı da öğrenmiş oldum. Bunun içinde ayrıca teşekkürler, kariyerinizde başarılar.

      Sil

Yorumlarınız bizim için önemli...